Doğa, kum saatini masanın üzerine koydu ve şakasının olmadığını bize anlatmaya çalışıyor. Neredeyse her gün gerek dünyanın farklı yerlerinden gerek yaşadığımız coğrafya özelinden yaklaşan tehlikenin hangi boyutta olacağını anlatmak adına değişimi daha net hissettiriyor.
Anlamadıkça anlatabilmek adına daha önce hiç karşılaşmadığımız durumları bizlere yaşatacağını çok kesin bir şekilde söylüyor. Uzağa gitmeden tek bir örnekle hangi boyutta bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyelim;
Tarih: 19 Ocak 2023 Perşembe
Saat: 15.45
Yer: İstanbul
Sıcaklık: +21 derece
Gezegenimiz ısınıyor, ortalama sıcaklık artışı 1,5 dereceyi aşmış durumda, tüm bilimsel ve saha çalışmalarından ortaya konan veriler ve raporlarda gördüğümüz üzere, sera gazı emisyon oranlarının arttığı, biyoçeşitliliğin kırıma uğradığı, buzulların görülmemiş şekilde eridiği, karbon yutak alanlarında büyük azalma yaşandığı, denizel sistemlerde oksijen oranından canlı yaşamına kadar yok oluş gerçekleştiği, yani kısacası ekosistemin tam anlamıyla yapı bozumuna uğratılmış olduğu gerçekliği ile karşı karşıyayız.
Bu felaketin sebebi olan Kapitalist Modernitenin altını kalınca çizmek gerekiyor. Sadece emisyon oranlarının artışına etken olan rakamlar dahi bunu ortaya koymaktadır. Dünyanın en zengin ülkeleri emisyon oranlarının %43’üne neden olurken, Afrika ve Güney Asya’nın emisyon oran artışına etkisi sadece %11’dir.
Sorunun büyüklüğü ve aciliyeti tüm kurtuluş senaryolarına mevzi kazanmanın ötesinde paradigmasal bir sistemsel dönüş düşüncesiyle yaklaşmayı zorunlu kılıyor.
Bu felaket aşamasına geldiğimiz noktada ana sorunun sınırsız üretim ve tüketim politikası olduğunu söyleyelim. Olmayan ihtiyaçları ihtiyaçmış gibi dayatan ve bu dayatmanın sonunda servet birikimi yaratan ve bu servet birikimi adına gerçekleştireceği üretim için doğayı tüketim alanı olarak gören kapitalist moderniteyi hedefe koymadan yapılacak tüm tespitler ve mücadele yöntemlerinin yarardan çok zararı vardır.
Şayet en erken şekilde sistemsel bir radikal dönüşümün olanaklarının açığa çıkarılması sağlanamaz ise büyük insanlığın büyük hayıflanışı “keşke” olacaktır.
İşte bu haftasonu İstanbul’da “keşke” demek zorunda kalınmaması adına hayatlarının büyük kısmını ekoloji mücadelesine vermiş ve vermekte olanların öncülüğünde önemli deklarasyonların ve mücadele çağrılarının gerçekleşeceği iki önemli buluşma olacak.
İlki neredeyse tüm ekoloji örgütlerinin çağrısıyla örgütlenen “Ekoloji Hareketleri Konferansı” başlığında duyurusu yapılan etkinlik bugün İBB Cem Karaca Kültür Merkezi Bakırköy’de saat 10:00’dan itibaren başlayacak, ikincisi ise yine birçok ekoloji örgütü ve doğa savunucusu tarafından örgütlenen ve “Yurttaş Ekokırım Yasasını Yapıyor” başlığıyla gerçekleşecek olan buluşma yarın (pazar günü) saat 13:00’dan itibaren Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi Abidin Dino Sahnesi’nde yapılacaktır.
Ekoloji mücadelesi adına ortaya konan bu iki önemli çalışma ülkede bir politik kırılmanın yaşanacağı seçime giderken sürece ekoloji başlığından karşılık olma anlamında tarihi öneme sahiptir.
Bugün gerçekleştirilecek olan konferansın sürece karşılık geleceği izlenimini; “ekoloji muhalefetinin yaklaşan seçimlerde en geniş birlikteliği ile siyasal taleplerini oluşturması ve ortak tutum geliştirmesi için buluşuyoruz” çağrısında görebiliyoruz.
Yarın gerçekleştirilecek olan buluşmanın sürece karşılık olma potansiyeli ise; “Yurttaş Ekokırım Yasasını Yapıyor” çağrısındaki iddiasında saklıdır.
Çağrı aynı zamanda “halkın kendi yasasını hazırlayarak milyonlarca imza ile meclise götürme iradesini örgütlemek için buluşuyoruz” alt başlığı ile ekokırım suçunun yasalaşmasına yönelik ötelenemez ihtiyacın yurttaş sorumluluğunda yasalaşacağının iddiasındadır. Bu eksende bir çağrı, edilgen kılınan topluma getirilen bir eleştiri ve toplumun tüm yaşamını düzenleyen yasaların yapımının bir zümrenin tekelinde olma mutlaklığının kırılmasına yönelik önemli bir çıkıştır.
Toplumların kendi yaşamlarını kurma adına alınan kararlara, yasalara yabancılaştırılmasının sona ermesi bu tarz çıkışların her alanda kendini göstermesi ve toplumsallaştırılmasından geçecektir.
Ekokırım suçunun yasalaşması vaadi tüm muhalefet partilerinin en öncelikli ilanı olmalıdır.
Doğanın çığlığını duymayan, doğanın öfkesini yaşar.